Ana Sayfa / Makaleler / 6292 Sayılı Kanuna Göre Bedelsiz İade İşlemleri
gayrimenkul-hukuku

6292 Sayılı Kanuna Göre Bedelsiz İade İşlemleri

17.01.2025

GİRİŞ

31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 2 nci maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkarılan yerlerde bulunan, ancak açılan davalar sonucunda tapularının iptaliyle Hazine adına tesciline karar verilen taşınmazlar, 26/04/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6292 sayılı Kanuna göre şartları sağlıyor ise, eski tapu sahiplerine, bunların kanuni mirasçılarına veya akdi haleflerine bedelsiz olarak iade edilmektedir.

Bedelsiz iade işlemleri Defterdarlıklarca sonuçlandırılmaktadır. Başvuru süresi için 6292 sayılı Kanunda iki yıllık süre öngörülmüş olup, bu süre 28/04/2014 tarihi itibarı ile dolmuştur. Ancak halen değerlendirmesi devam eden başvuruların olduğu gözlenmektedir.

Konuya ilişkin 6292 sayılı Kanunun ilgi maddeleri aşağıdaki sunulmuştur.

MADDE 7 – (1) İlgililer tarafından idareye başvurulması ve idarece bu başvuru üzerine veya resen yapılan inceleme ve araştırma sonucunda doğruluğu tespit edilmesi hâlinde;

a) Tapu ve kadastro veya imar mevzuatına göre ilgilileri adına oluşturulan ve tapuda halen kişiler adına kayıtlı olan taşınmazlardan Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/A veya 2/B belirtmesi bulunan veya konulan taşınmazların tapu kayıtları bedel alınmaksızın geçerli kabul edilir ve tapu kütüklerindeki 2/A veya 2/B belirtmeleri terkin edilerek tescilleri aynen devam eder, aynı gerekçeyle bu nitelikteki taşınmazlar hakkında dava açılmaz, açılan davalardan vazgeçilir, açılan davalar sonucunda tapularının iptaliyle Hazine adına tesciline karar verilen, kesinleşen ve tapuda henüz infaz edilmeyen taşınmazlar hakkında da aynı şekilde işlem yapılır. Ancak bu kararlardan infaz edilerek tapuda Hazine adına tescil edilen taşınmazlar ise, ilgilileri tarafından bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde idareye başvurulması hâlinde, bedelsiz olarak önceki kayıt maliklerine veya kanuni mirasçılarına iade edilir.

b) Özel kanunları gereğince Devlet tarafından kişilere satılan, dağıtılan, trampa edilen, bedelli veya bedelsiz olarak devredilen veya iskânen verilen ya da özelleştirme suretiyle satılanlar ile hisseleri devredilen özel hukuk tüzel kişileri adına kayıtlı olan ancak daha sonra Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/A veya 2/B belirtmesi konulan taşınmazların tapu kayıtları geçerli kabul edilir, aynı gerekçeyle bu nitelikteki taşınmazlar hakkında dava açılmaz, açılan davalardan vazgeçilir, açılan davalar sonucunda Hazine adına tescil edilenler ise, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde ilgilileri tarafından idareye başvurulması hâlinde önceki maliklerine veya kanuni ya da akdî haleflerine bedelsiz olarak iade edilir. Ancak, bu kişilerden taşınmazlarına karşılık daha önce yer verilenlere veya bedeli ödenenlere iade işlemi yapılmaz.

İNCELEME

Konunun daha iyi anlaşılabilmesi bakımından aynı yere ait hem ormana hem de özel mülkiyete ilişkin mükerrer tapu kaydı oluşturulmasının nedenlerini beş madde halinde sıralayabiliriz;

1. Özel mülkiyete ilişkin kadastro çalışmaları Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce, orman alanlarına ilişkin kadastro çalışmaları ise Orman Genel Müdürlüğünce birbirinden farklı mevzuat ve usullere göre yürütülmüştür.

2. 1891 yılından sonra tutulmakla birlikte halen kadastro görmemiş yerlerde tapu hükmünde olan zabıt defterlerindeki özel mülkiyete ilişkin tapu kayıtları kadastro planına dayanmamaktadır. Bu zabıt kayıtları; mülga 15/12/1934 tarihli 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Kanunu, mülga 16/03/1950 tarihli 5602 sayılı Tapulama Kanunu, mülga 17/07/1964 tarihli 509 sayılı Tapulama Kanunu ve mülga 28/06/1966 tarihli 766 sayılı Tapulama Kanunu uygulamaları sırasında kadastro ekiplerince sınırlandırılarak (tahdidi yapılarak) arz üzerindeki konumları kesin olarak tayin edilmiş ve kadastro planları ( paftaları ) çizilmiştir.    

3. Mülga 15/12/1934 tarihli 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Kanunu, mülga 16/03/1950 tarihli 5602 sayılı Tapulama Kanunu, mülga 17/07/1964 tarihli 509 sayılı Tapulama Kanunu ve mülga 28/06/1966 tarihli 766 sayılı Tapulama Kanunu uygulamaları sırasında orman alanlarına ait zabıt kayıtları kadastro ekiplerince sınırlandırılmadan (tahdidi yapılmadan) kadastro planına ( paftasına ) dayalı olmaksızın olduğu gibi tapu kütüğüne aktarılmıştır.

4. Orman haritaları ile 2/A ve 2/B  alanlarına ait haritaların yapım/çizim hassasiyeti kadastro mevzuatının öngördüğü teknik yeterliliğe sahip değildir. Bu nedenle Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 1994/12 ve 1995/3 sayılı talimatlarına istinaden 2/A ve 2/B  alanlarına ait haritaların Orman İdaresinden temin edilerek kadastro paftaları üzerine çizimi sırasında kenarlaşma hataları ortaya çıkmış, özel mülkiyete konu bazı alanların aslında daha evvel zabıt kaydı mülga 15/12/1934 tarihli 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Kanunu, mülga 16/03/1950 tarihli 5602 sayılı Tapulama Kanunu, mülga 17/07/1964 tarihli 509 sayılı Tapulama Kanunu ve mülga 28/06/1966 tarihli 766 sayılı Tapulama Kanunu uygulamaları sırasında tapu kütüğüne olduğu gibi aktarılan orman alanlarında ( veya orman alanında kalmakta iken 2/A veya 2/B  alanı olarak ayrılan sahada ) kaldığı tespit edilmiştir. Bunun üzerine, bu durumdaki özel mülkiyete konu taşınmazlara Hazinece tapu iptali ve tescil davaları açılmış, açılan davalar sonucunda özel mülkiyete konu taşınmazların tapuları Mahkemelerce iptal edilerek Hazine adına tapuya tescilleri sağlanmıştır.   

5. 21/6/1987 tarihli 3402 sayılı Kadastro Kanunun 45 inci maddesindeki  "tapulu yerlerle.." ibaresi Anayasa Mahkemesinin 1/6/1988 tarihli ve E. 1987/31, K. 1988/13 sayılı kararıyla, "iskan suretiyle veya" ibaresi Anayasa Mahkemesinin 14/3/1989 tarihli ve E. 1988/35 K.1989/13 sayılı kararıyla,  "Orman sınırları içerisinde kalan veya" ibaresi ise Anayasa Mahkemesinin 13/6/1989 tarihli ve E. 1989/7  K. 1989/25 sayılı kararlarıyla iptal edilmiştir. Daha sonra 22/02/2005 tarih ve 5304 sayılı Kanunla 3402 sayılı Kanunun 45 inci maddesi tamamen yürürlükten kaldırılmıştır. Böylece 3402 sayılı Kadastro Kanunun 45 inci maddesinin ilgili fıkralarının gerek Anayasa Mahkemesi kararları ile ve gerekse de Anayasa Mahkemesi kararları doğrultusunda yapılan yasal düzenlemeler ile tamamen yürürlükten kaldırılması ile; 2/A veya 2/B alanı sınırları içerisinde bulunmakla birlikte, Hazinenin güvencesi altındaki tapu hükmünde olan zabıt kayıtları hükümsüz hale gelmiştir.

Açılan davalar sonucunda hazine adına tescil edilen taşınmazları üç alt başlık altında inceleyebiliriz;                                     

a) Şahıslar adına tapuda kayıtlı olan, ancak Mahkemelerce tapu kaydı iptal edilerek Hazine adına tescili yaptırılan taşınmazlar

Bu kapsamdaki taşınmazlar; şahıslar adına zabıt tapu kaydı bulunan ve bu zabıt tapu kaydı kadastro çalışmaları sırasında uygulanarak arz üzerindeki sınırları belirlenen ve şahıslar adına tespiti yapılan, yapılan kadastro tespiti doğrultusunda şahıslar adına askı ilanına alınan, askı ilanı sırasında dava açılmadığından kesinleştirilerek tapuya tescili yapılan, ancak bilahare 2/A veya 2/B alanında kaldığı anlaşılmakla Hazinece tapu iptali ve tescil davaları açılan ve açılan davalar sonucunda 2/A veya 2/B alanında kaldığı gerekçesiyle Mahkemelerce şahıslar adına olan tapusunun iptali ile Hazine adına tesciline karar verilen taşınmazlardır.

b) Şahıslar adına kayıtlı olan, ancak askı ilanı sırasında dava açılmakla Mahkemelerce Hazine adına tescili yaptırılan taşınmazlar

Bu kapsamdaki taşınmazlar; şahıslar adına zabıt tapu kaydı bulunan ve bu zabıt tapu kaydı kadastro çalışmaları sırasında uygulanarak arz üzerindeki sınırları belirlenen ve şahıslar adına tespiti yapılan, yapılan kadastro tespiti doğrultusunda şahıslar adına askı ilanına alınan,  ancak askı ilanı sırasında 2/A veya 2/B alanında kaldığı anlaşılmakla Hazinece kadastro tespitine itiraz davaları açılarak davalı hale gelen ve dava sonucunda 2/A veya 2/B alanında kaldığı gerekçesiyle Mahkemelerce kadastro tespitinin/kadastro komisyon kararının iptali ile Hazine adına tesciline karar verilen taşınmazlardır.

c) Şahıslar adına kayıtlı olan, ancak Anayasa Mahkemesinin iptal kararları ile veya Anayasa Mahkemesinin iptal kararları doğrultusunda yapılan yasal düzenlemeler ile tapu kaydı hükümsüz hale gelen ve bu nedenle de kadastro çalışmaları sırasında Hazine adına tescili yapılan taşınmazlar

Bu kapsamdaki taşınmazlar; şahıslar adına zabıt tapu kaydı bulunan ve bu zabıt tapu kaydı kadastro çalışmaları sırasında uygulanarak arz üzerindeki sınırları belirlenen, ancak  Anayasa Mahkemesinin iptal kararları veya Anayasa Mahkemesinin iptal kararları sonrasında yapılan yasal düzenlemeler nedeniyle 2/A veya 2/B alanında kaldığı gerekçesiyle tapu kaydı hükümsüz hale gelen ve bu nedenle de kadastro çalışmaları sırasında şahıslar adına değil de Hazine adına tespiti yapılan, yapılan kadastro tespiti askı ilanına alınarak kesinleştirilen ve bunun sonucunda Hazine adına tescil edilen taşınmazlardır.  Bu askı ilanı sırasında ilgililerince Hazine adına yapılan kadastro tespitine itiraz edilmiş ise de, Mahkemelerce Anayasa Mahkemesinin iptal kararları doğrultusunda açılan davaların reddine karar vermiştir.

 

DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

Mülga 17/07/1964 tarihli 509 sayılı Tapulama Kanunu ile mülga 28/06/1966 tarihli 766 sayılı Tapulama Kanununun 46 ncı maddelerinde “…Birlik sınırları içinde evvelce kadastro veya tapulaması yapılmış olan yerler, yanlışlıkla ikinci bir defa tapulamaya tabi tutulmuşsa, ikinci tapulama ne safhada bulunursa bulunsun bütün sonuçları ile birlikte hükümsüz sayılır…” denilmektedir.

Yürürlükte bulunan 21/6/1987 tarihli 3402 sayılı Kadastro Kanunun 22 nci maddesi “Evvelce tespit, tescil veya sınırlandırma suretiyle kadastro veya tapulaması yapılmış olan yerlerin yeniden kadastrosu yapılamaz. Bu gibi yerler ikinci defa kadastroya tâbi tutulmuşsa, ikinci kadastro bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılır ve Türk Medenî Kanununun 1026 ncı maddesine göre işlem yapılır…” hükmündedir.

Bu Kanunlarda mükerrer kadastronun veya tapulamanın bütün sonuçlarıyla hükümsüz olduğu açık bir şekilde ifade edilmiş ve açılacak davalar karşısında Mahkemelerin ne şekilde hüküm vermesi gerektiği gösterilmiştir. Ayrıca ilgililerine tebligat yapılmak suretiyle süresi içinde dava açmayanların da mükerrer olan tapularının İdarece re’sen terkin edilmesi gerektiğine dair Türk Medenî Kanununun 1026 ncı madde hükmü yürürlüktedir.

Bu kapsamda değerlendirildiğinde yukarıda üç alt başlık altında incelenen durumların hepsinde; şahıslar adına kayıtlı olan bir zabıt tapusunun mevcut olduğu, bu tapunun Hazinenin güvencesi altında bulunduğu, bu özel mülkiyete ilişkin tapu kaydının kadastro çalışması sırasında uygulanarak sınırlarının belirlendiği, sınırlandırılması yapıldıktan sonra ya kadastro çalışmaları sırasında ya da kadastro çalışmalarından sonra 2/A veya 2/B alanında kaldığının tespit edildiği, bu nedenle Hazince açılan dava sonucunda hükümsüz olduğu gerekçesi ile Mahkemece Hazine adına tapuya tescil ettirildiği veya kadastro çalışmaları sırasında uygulanarak sınırları belirlenen ve şahıslar adına kayıtlı bulunan zabıt kayıtlarının Anayasa Mahkemesinin iptal kararları doğrultusunda kadastro çalışması ile Hazine adına tescillerinin yaptırıldığı, ancak bu zabıt kayıtlarının tutulmasındaki Hazinenin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk ilkesine dayandığı görülmektedir.  

6292 sayılı Kanunun 7/1 nci maddesinin (a) ve (b) bentlerindeki “ …, açılan davalar sonucunda Hazine adına tescil edilenler ise bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde ilgilileri tarafından idareye başvurulması hâlinde önceki maliklerine veya kanuni ya da akdî haleflerine bedelsiz olarak iade edilir…” genel ifadesi, yukarıda üç alt başlık altında incelenen durumların hepsini içerse de, 345 sıra nolu Milli Emlak Genel Tebliğinde buna açıklık getirilmemiştir.

Ülkemizde usulüne uygun oluşturulmuş tapuların iptal edilmesi yapısal bir problem teşkil etmekle birlikte, bu konuda daha önce çok sayıda dava üzerinde AİHM’ce  karar verilmiştir. Derdest durumdaki benzer davaların sayısı da oldukça yüksektir. AİHM, Türk Medeni Kanunun 1007 nci maddesine dayanan hukuk yolunun yaygın olarak kullanıldığı ve 6292 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren iki yıl içerisinde başvuranların arazilerinin kendilerine aynen iadesi talebinde bulunabileceklerini göz önünde bulundurarak, mevcut hukuk yollarının tüketilmesi gerektiği görüşündedir. Ancak yukarıda açıklanan gerekçelerle, iade koşullarını sağlayan ve kadastro çalışmaları sırasında da uygulanan zabıt kayıtlarının iade kapsamı dışında tutulması, sayıca fazla olan bu durumdaki davaların tekrar Mahkemeler önüne getirilmesine neden olacak ve bu durum 6292 sayılı Kanunun amacına hizmet etmeyecektir.

Diğer yandan; bedelsiz iade taleplerinin değerlendirilmesi aşamasının Özel Kanunları uyarınca verilen yetkiye dayalı olarak yapılan birçok Kurumun faaliyet alanını yakından ilgilendirdiği, bu nedenle de konunun kendi dalında uzman kişilerce kapsamlı olarak  incelenmesi gerektiği, yine 6292 sayılı Kanunda öngörülen bazı hallerde şartları gerçekleşmiş olsa dahi bedelsiz iade taleplerinin reddedileceği, 6292 sayılı Kanunda iki yıllık hak düşürücü süre öngörüldüğü ve bu sürenin 26 nisan 2014 tarihinde bitmiş olacağı, 6292 sayılı Kanunun çok dar bir çerçevede yorumlanarak gelen taleplerin Kanunun ruhuna aykırı bir şekilde reddedilmesinin vatandaşların mağduriyetine neden olacağı, bedelsiz iade taleplerinin reddedilmesi ve hak düşürücü sürenin de geçmiş olması halinde telafisi imkansız durumların ortaya çıkacağı ve vatandaşların Devlete olan güveninin zedeleneceği aşikardır.

Bu nedenlerle, 6292 sayılı Kanunun 26/04/2012 tarihinde yürürlüğe girmesinden bugüne kadar geçen zaman zarfında ilgililerince İdareye bedelsiz iade talebinde bulunulup da, yukarıda yapılan açıklamalara göre 6292 sayılı Kanun kapsamında bedelsiz iadeye tabi olması gerekirken, bedelsiz iade talebi İdarece reddedilen kişilerin haklarının korunması bakımından, red kararlarının İdarece tekrar gözden geçirilerek vatandaş mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiği mütalaa edilmektedir.

* Av. Recep BAKİ tarafından hazırlanmış olup tüm hakları saklıdır...*

Bu Makaleyi Paylaşın

Bu sayfa 170 kez görüntülendi